Copy
Merhaba,

41. İstanbul Film Festivali heyecanı sürüyor. Bu sayımızda dijital platformlardan ve vizyon filmlerinden izleme önerilerimizin yanı sıra festival süresinde gördüğümüz filmlerin eleştirilerine ve bir festival röportajına yer veriyoruz.

Haftaya görüşmek dileğiyle.
Netflix

15 Nisan: Sahipsiz bir para ödülünü kazanma sevdasına düşen iki arkadaş, 1980'lerden kalma gizemli bir video oyununu yeniden başlatıp dehşet dolu, gerçeküstü bir dünyaya adım atar. 
Yaşamak İçin Oyna / Choose or DieCronenberg’e özenen bir korku filmi.
 
15 Nisan: 11 Emmy Ödülü sahibi David E. Kelly’nin yeni dizisi 
Bir Skandalın Anatomisi / Anatomy of a Scandalgüçlü bir siyasetçi olan James'in eşi Sophie'nin ayrıcalıklı hayatının, skandal yaratacak sırların ortaya çıkması ve James'e korkunç bir suçlama yöneltilmesiyle altüst oluşunu anlatıyor. Sienna Miller’ın başrolde olduğu mini dizi bakalım Big Little Lies kadar sevilecek mi.
 
20 Nisan: İlk sezonu olumlu eleştiriler alan 
Russian Doll, 2. sezonuyla geliyor. Bu kez, hayatlarının en çılgın gecesine tekrar tekrar katlanmak zorunda kalan Nadia ve Alan, kendilerini yeni bir şaşırtıcı varoluşsal maceranın içinde buluyor.
 
20 Nisan: Kıvanç Tatlıtuğ’un başrolde olduğu, Tolga Karaçelik ve Umut Aral’ın yönettiği 
Yakamoz S-245, denizaltı ile yürütülen bir araştırmaya katılan bir deniz biyoloğunun, Dünya'yı altüst eden bir felaketin ardından mürettebatıyla birlikte verdiği ölüm kalım mücadelesini anlatıyor.
beIN CONNECT
 
15 Nisan: Berlin’de Gümüş Ayı kazanan 2020 yapımı DAU. Nataşa / DAU. Natasha, gizli bir Sovyet araştırma enstitüsünün kantininde çalışan, çok içen, aşk hakkında konuşmayı seven bir kadındır ve yeni başladığı ilişkisine devlet güvenliği müdahale eder. Kışkırtıcı ve radikal bir şiddet hikâyesi.
 
17 Nisan: Anthony Hopkins ve Olivia Colman’ın oynadığı, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Uyarlama Senaryo Oscar’I kazanan ve Sinema Yazarları Derneği'nin 2020’nin en iyi filmi seçtiği Baba / The Father, demans hastalığının pençesindeki 80 yaşında bir adam ile kızı arasındaki ilişkiyi anlatıyor.
 
18 Nisan: Viola Davis, Michelle Pfeiffer ve Gillian Anderson’ın Michelle Obama, Eleanor Roosevelt ve Betty Ford’u canlandırdığı The First Lady, ABD yayınından 24 saat sonra, her hafta bir bölüm şeklinde pazartesi günleri yayınlanacak.
 
19 Nisan: Tina Turner’ın yaşamını kutlayan 3 dalda Emmy adayı HBO Max belgeseli Tina izleyiciyle buluşacak.
 
20 Nisan: New Amsterdam’ın yeni bölümleri başlıyor.
MUBI

Öneri programımız kapsamında bir arkadaşını bültenimize abone yapan herkese bir aylık MUBI üyeliği hediye ediyoruz. 
Bu bağlantıdan abone olduklarına emin olduktan sonra detayları bizimle paylaşın ve üyelik kazanın.
 
14 Nisan: 
Küçük Kız Kardeşim / Umimachi Diary, birlikte yaşayan, 15 yıldır görmedikleri babalarının cenazesi için taşraya giden ve burada utangaç bir üvey kız kardeşleri olduğunu öğrenen üç kız kardeşi anlatıyor. Hirokazu Kore-eda usulü yumuşak tonlu bir aile dramı.
 
15 Nisan: Adanmış bir çevreci aktivistin yaşamını anlatan 
Woman at War / Kona fer í stríð 2018’in en beğenilen filmlerinden biriydi.
 
16 Nisan: 
Çeneni Kapa ve Piyano Çal / Shut up and Play the Piano Chilly Gonzales’i anlatan bir müzik belgeseli. Savaş sırasında Kanada'ya kaçan Macar Yahudilerinin oğlu Grammy ödüllü müzisyen, Daft Punk ve Drake gibi isimlere ilham verdi, onlarla iş birliği yaptı. Rap, elektro ve oda müziği arasında işler üreten eksantrik şovmen, kendisini klasik müziğin fildişi kulesine davet ettirdi.
 
17 Nisan: 74 dakikalık stop motion animasyon 
Kurt İni / La Casa Lobo, bir Alman kolonisinden kaçtıktan sonra Şili’nin güneyine sığınan genç bir kadın olan Maria’nın hikayesini anlatıyor.
 
18 Nisan: Pier Paolo Pasolini’nin 
Dilenci / Accattone’u, hayatında bir gün bile çalışmayan ve toplumun marjinal uçlarında var olan Vittorio Accattone’u anlatıyor. Kadınları seks işçiliğine zorlayan, dolandırıcılık yapan adam çalıştırdığı en kârlı kadın hapse atılınca servetini kaybetmeye başlıyor ve kendi varlığıyla yüzleşiyor.
 
19 Nisan: Reis Çelik’in 
İnat Hikâyeleri
, köyü şehre bağlayan ulaşım araçlarından atlı kızak ile minibüs arasındaki rekabeti konu alan bir belgesel.
 
20 Nisan: 
Bâkir Dev / Fúsi, 43 yaşında, annesiyle yaşayan, günlük hayatı monoton bir rutinden ibaret Fúsi adlı adamı anlatıyor. Enerjik Sjöfn ve genç komşu Hera'nın ortaya çıkışıyla hayatı alt üst oluyor. Yönetmen Dagur Kári.
NFB.CA

2022 yapımı 80 dakikalık 
Star Wars Kid: The Rise of the Digital Shadows’dadaha çok “Yıldız Savaşları Çocuğu” olarak bilinen Ghyslain Raza, dijital çağda içeriğe olan açlığımızı ve unutulma hakkımızı sorgulamak için sessizliğini bozuyor.
Revry

Naz & Maalik: Bu sürükleyici hikâyede Naz (Kerwin Johnson Jr.) ve Maalik (Curtiss Cook Jr.) hem arkadaş, hem sınıf arkadaşı, hem de sevgili. İki gizli genç, Brooklyn'de bir cuma öğleden sonrası günlük rutin işlerine devam ederken,
bir FBI ajanının onları takip etmeye başladığından şüphelenirler.
Cervantes Enstitüsü
 
Fısıltıyla / A media voz, Kübalı genç kadınların daha iyi bir gelecek arayışı uğruna ülkelerini terk etmeye zorlanmasını konu eden ve iki kadın yönetmenin yaşamlarının güçlüğünü, mahrem yazışmalar üzerinden birbirlerine ifade ettikleri içten bir belgesel.

Bir neslin nostalji, dostluk, kökler ve sürgün üzerine yaşadığı kaygıları yansıtan bu çarpıcı oto-etnografik yapım, çocukluk arkadaşı olan iki sinemacı kadının Küba'dan uzakta hayatlarını yeniden kurmaya çalışırken, köklerinden koparılmanın verdiği zorlukları anlatmaları üzerine. Yarın 21.00’den itibaren 
48 saat boyunca izleyebilirsiniz.
Le Cinéma Club

Reinhardtstrasse, Berlin'de bir apartman dairesinde geçiyor: Dört ev arkadaşından biri gitmeye hazırlanıyor, diğer üçüyse veda etmeye.
Her şeyden önce, Ramon Zürcher’in erkek kardeşi Silvan ile birlikte yönettiği bu erken dönem kısasını enerji ve ritim şekillendiriyor. Sıradan görünen bu dairede manyetik bir müzikalite var: Karakterler büyük bir yaşam değişikliğine doğru duygusal birikimleriyle dans ederek birbirlerinin yanından geçiyor…


Reinhardtstrassebir hafta süresince erişime açık kalacak.
Vizyonda Ne İzlesem?
 
🧙‍♀️ Fantastik Canavarlar: Dumbledore'un Sırları / Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore: Tarife gerek var mı? Serinin yeni filmi.
 
👹 Çıngırak: Haftanın yerli cin filmi, anlattıklarının gerçek olduğu iddiasında.
 
🗿 Zalo: Bir Sermiyan Midyat komedisi. Köyde geçtiğini ve bol şive içerdiğini söylemeye lüzum yok sanırız.
 
7️⃣ 7 – Yedi: Yedi karakterin yollarını kesiştiren yerli suç gerilimi. Merak etmedik diyemeyiz.
 
🧌 Troll: Kuyruklu Macera / Troll: The Tale of a Tail: Çocuksu animasyon.
 
😈 Mefruh: Vahşeti Cin: Yani.
 
🇪🇬 Lanetli Tapınak: Mısır tanrısı Isis'le iletişime geçmeyi başaran Lily'nin hikâyesini anlatıyormuş. Evet evet, yerli yapım.
 
✴ Stardust: Genç David Bowie'nin 1971'de ABD'ye ilk ziyareti sırasında yarattığı ikonik alter egosu Ziggy Stardust'ın ilham kaynaklarını anlatan bir müzik biyografisi. Metascore puanı 35/100.
 
👹 Azaim: Cin Mezarlığı: Ertelenip duran yerli cin filmi bakalım bu hafta vizyona girebilecek mi.
 
🕌 Çağrı / The Message: Ünlü film 46 yıl sonra yenilenmiş kopyasıyla vizyona giriyor.
Röportaj

41. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma Altın Lale Ödülü için yarışan Geceden Önce filminin yönetmeni Ali Kemal Çınar ile film üzerine bir sohbet geçekleştirdik.
 
Serkan Çellik: Yeni filminizi Erhan Sunar’ın Geceden Önce adlı romanından uyarladınız. Neydi o eserde ilginizi çeken?
 
Ali Kemal Çınar: Erhan Sunar yakın bir arkadaşım, kitabını çok sevmiştim. Hep bunu filme çekelim diye konuşuyorduk. Aslında birkaç film sonra yapmayı düşünüyordum ama hayatın gidişatından dolayı daha erkene aldım. Hiç mizah yapacak halim kalmamıştı. Erhan’la hikâye üzerinde çalıştık sonra senaryosunu tamamladım. Serbest bir uyarlama oldu sonuçta. Kitaptaki karanlığın o dönem hissettiğime yakın olması beni cezbetmişti.
 
SÇ: Daha önce epizodik bir anlatıma başvurduğunuzu hatırlamıyorum. Neden bu yöntemi seçtiniz?
 
AKÇ: Bunlar tamamen hikâyeyle kurduğum bağla ilgili. Bazen bir biçim için hikâye yazılır bazen de -hatta çoğunlukla- hikâye için bir biçim tercih edilir. Üç karakterin birbirleri arasındaki uzaklığı anlatmak için gerekli gördüğüm bir şeydi. Bir de bir şeyleri denemeden duramıyorum. Anlatımıma iyi geldiğini düşündüğüm eski, yeni ve nasıl karşılanacağına bakmadan denemekten kendimi alıkoyamıyorum. Bunu yapmayınca benim olmuyormuş gibi hissediyorum. O yüzden sadece hikâye anlatmak bana yeterli gelmiyor.   
 
SÇ: Eski Diyarbakır fotoğraflarından yola çıkan, eskiye özlemi güçlü bir şekilde hissettiğimiz bir film ortaya çıkarmışsınız. Filmi tasarlarken, yazarken ve çekerken siz de bu ruh halinde miydiniz? Önceki filmlerinize kıyasla daha depresif, moda tabirle karanlık ve kasvetli bir film bu. Neydi bu tonu belirleyen? Eser mi, sizin duygu durumunuz mu yoksa günümüz şartları mı?
 
AKÇ: O kadar kötü şeyler yaşandı ki eskiyi özlemeyen yok gibi. Aslında bu nostalji duygusunu hiç sevmem, tarzım da değildir. Ve eskinin de Kürt biri için çok iyi olmadığını da biliyorum. Tabii ilerlediğini düşündüğümüz bu tarih hep kötüye doğru evrildi, haliyle dünü bugünle, şimdiyi gelecekle kıyaslayıp duruyoruz. Benim için eskinin fotoğrafları nasıl güzel günler içindeydik demekten çok neler kaybettiklerimizi anlatması açısından önemliydi.
 
SÇ: Anlatımını sona bıraktığınız Gulbin, James Abbott McNeill Whistler’ın annesini resmettiği tabloyu tekrar tekrar, hem de kendi annesini model alarak çizen ve özgünlükle ilgilenmediğini belirten genç bir kadın. Maaşlı bir işte çalışmakla ilgilenmemesi, geleceğini hesaplamaması ve ilaçlık depresyonuyla onda günümüz gençliğinin güçlü yansımalarını gördüm.
 
AKÇ: Günümüz insanının problemi depresif olmak, hayattan keyif almamak. Önceki filmlerimdeki duygularımdan çok da farklı değil aslında sadece onları mizahla örtüyordum ya da bu ağır duyguları mizahla yumuşatıyordum. Bu kez yumuşatıcı kullanmak istemedim.
 
SÇ: Gulbin’in iş bulduğu sahnede güçlü bir yardımlaşma hissi var. Okulunu bitirmesini önemsemeyen arkadaşı ona iş yerinin kapılarını açıyor. Aynı yardımlaşma hissini fotoğrafçıda ve annenin pencereler için başvurduğu atölyede de gördük. Diyarbakır’ın, büyükşehir olmasına rağmen birbirine tutunmayı bırakmayan, geleneklerine bağlı yapısının bir yansıması olarak mı tasarladınız bu sahneleri?
 
AKÇ: Diyarbakır’ın eskiden bugüne değin değişmeyen özelliklerinden biri birbirine yardımcı olma halidir, tamamen bundan ibaret olduğunu da düşünmemekle birlikte. Şehirleşen ve büyüyen, iyice birbirinden kopuk insanların yaşadığı bir şehir olmaması zaten beni bu şehirden koparmayan tek şey. Bunun bir politik altyapısının da olduğunu söylemek lazım. Birbirimize destek olmak gerektiğinin bilinci çok baskın. Benim sinema yapmamın altında yatan dinamik de bu kolektifliktir.   
 
SÇ: Gulbin’in cinsel kimliği, hikâyesiyle ne kadar bağlantılı?
 
AKÇ: Hiçbir bağlantısı yok tabii ki. Zaten amacım da buydu, bunu normalleştirmek. Hiçbir bağlantı kurmadan olduğu gibi vermek. Nasıl ki hetero olsa neden hetero bir karakter diye sorulmayacaksa eşcinsel olmasından dolayı da sorulmaması gerekiyor.  
 
SÇ: Filmleriniz zaten dağıtım sıkıntısı yaşıyor. Büyük bir kitle, 
MUBI gösterimleri başlayana kadar filmlerinize erişim sağlayamadı. Bu filmdeki alkol, sigara ve eşcinsellik de dağıtım sürecinde ülkemiz şartlarında işinizi zorlaştırabilecek unsurlar. Bu konuda otosansür uygulamamanız cesurca. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
 
AKÇ: Hiç cesurca şeyler değil bence. Bu kadar sıradan olanın cesur olarak algılanması çok acı. Benim yaptığım tek şey dünya ne olursa olsun, nereye giderse gitsin bildiğini okumak. Sinema yapmaya başlarken ilk hissim neyse onu korumaya çalışıyorum. Bir şeyler denemek, fikrimi özenle korumaya çalışmaktan öteye geçen bir eylemlilik yok bende.
 
SÇ: En az diyalog içeren filminiz sanırım. Acıların getirdiği depresyonun sonucu olarak film de insanlar gibi içine mi kapanık?
 
AKÇ: Filmin hikâyesini açık etmek istemediğimden çok da bahsetmek istemiyorum ama şu var ki o atmosferde konuşulacak pek bir şey yoktu, olamadı da. Herkes o hissin geçip gitmesini bekledi ve beklerken herkes de kendine göre yaşanılanları tecrübe etti. Benim de tecrübem ve hislerim bu filmle açığa çıktı.
 
SÇ: Daha önce filmlerinizde bir şarkı kullandığınızı da hatırlamıyorum. Nedir bu değişimin sebebi?
 
AKÇ: Bu filmi ait bir histi, bunun nedenini ben de çok sorgulamadım. Bugüne kadar yaptığımın dışında bir şey yapmak da benim için bir denemeydi. Bu denemeden kendimi mahrum edemezdim.  
 
SÇ: Filmde kullandığınız eski fotoğraflar kimin arşivinden?
 
AKÇ: Anonim aslında, bizim de isimlerine ulaşamadığımız ama her zaman her yerde karşımıza çıkan fotoğraflardı.
 
SÇ: Filminiz 60 dakika. Yine süreye takılmamış, sektör standartlarını umursamamışsınız. Ama buna rağmen süresini en çok hissettiğim filminiz oldu. Nedir sizin bu sürede karar kılmanızı sağlayan?
 
AKÇ: Aslında hiç düşünmeden olan bir şey. Bundan dolayı da bazı yerlere gidemiyor, gösterilemiyor. Halbuki bunu yapmak çok da zor değil ama işte benim elimden bu kadarı geliyor. Kendime ait bir ritmim var, onu yakalamak zorunda hissediyorum. Eklemektense atmayı, eksiltmeyi daha çok yapıyorum. Bu da süreyi hep aynı noktaya getiriyor. Belli ki bu ezberi de kırmam lazım.   

SÇ: Filminiz 41. İstanbul Film Festivali’nde yarışacak. Yolunuz nasıl kesişti? İlk başvurduğunuz festival bu muydu?
 
AKÇ: Tabii ki değildi. Genelde filmler seçildiği festivalleri anıp durur hâliyle ama ben hep seçilemediğim festivalleri anıp duruyorum. Hiçbir festivale seçilmedikten sonra İstanbul gerçek anlamda sürpriz oldu. Bir süre inanamadım ama herhalde bu saatten sonra vazgeçmezler diye düşünüyorum. 🙂
 
SÇ: Muzip bir soruyla bitirelim. Bu filmde Ali Kemal neden yok? Ali Kemal’in maceraları devam edecek mi?
 
AKÇ: Ali Kemal vazgeçilmezimdir, mutlaka onun hikâyesine döneceğim. Sıkılma dozuma göre durumu değişir.

SÇ: Teşekkürler.
Ayrıca...

Bolivya, Uruguay ve Fransa ortak yapımı Utama, izleyeni bambaşka bir dünyaya, öznesinin zihnine götürüyor.
 
Romanya sinemasından harika filmler izlemeye alışkınız fakat Întregalde yine de bizi şaşırtmayı başardı.


Honoré de Balzac uyarlaması Sönmüş Hayaller / Illusions perdues dönemin bulvar gazetelerinin arka yüzünü anlatıyor.
 
Diğer tüm festival haberleri burada.
Copyright © 2020 TersNinja.com, All rights reserved.






This email was sent to <<Email Address>>
why did I get this?    unsubscribe from this list    update subscription preferences
Ters Ninja · Akdeniz Mahallesi 39779 Sokak 3/29 · Mersin 33120 · Turkiye

Email Marketing Powered by Mailchimp